Reisi Seyyid*’di

Dünkü Hoffpost’dan satırlarla başlıyorum yazıya…

Devlet tarafından işletilen IRNA Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre Pazartesi sabahı erken saatlerde Türk yetkililer “helikopter enkazı olduğundan şüphelendikleri” vahşi doğada çıkan yangını gösteren dron görüntülerini yayınladılar.

Görüntülerdeki koordinatlar, yangının Azerbaycan-İran sınırının yaklaşık 20 km (12 mil) güneyinde, dik bir dağın yamacında olduğunu gösteriyor.

IRNA’nın Pazartesi günü erken saatlerde yayınladığı görüntüler kaza yeri olarak, sıra dağlarda dik bir vadinin karşısındaki alanı yansıtıyordu. Yerel Azeri dilinde konuşan askerler “işte, bulduk” dediler.

Böyle elim bir olay vesilesiyle de olsa Türkiye’den gönderilen ekiplerin dronları ve helikopteriyle olay yerini ilk bulanlar olmasına işaret ediyorum.

SİYAH SARIK

Helikopterde yaşamını yitiren İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi tıpkı Ayetullah Humeyni ve şimdiki dini lider Ayetullah Ali Hamaney gibi “siyah sarık” takardı.

Siyah sarık sadece “Seyyid”lere tanınmış bir haktır.

Arapça bir kelime olan “Seyyid”, Peygamber Hz. Muhammed’in kızı Fatma ve torunları Hasan, Hüseyin, Zeynep, Rukiye ve Ümmü Gülsüm’ün soyundan olduğuna inanılanları kapsar.

Kutsal bir tanımdır.

Erkekler için “Seyyid”, kadınlar için “Seyyide” sıfatı kullanılır. “Seyyid” sıfatı “şerefli, asil soylu, onurlu, kutsal, mübarek” anlamlarını kapsar. “Nesl-pak-i Muhammedi’ye mensup olup yüceltilmiş olanlardır.”

İlginçtir ki 17 Mayıs’ta bu köşede İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in yaşlandığını ve onun yerine iki aday olduğunu yazmıştım. “İki aday var. Biri Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, diğeri ise Ayetullah Ali Hamaney’in oğlu Mücteba Hamaney…”

O yazıda “Ali Hameny’in yerini doldurmanın çok zor olduğunu” vurgulamıştım. O satırlar şöyleydi:

Toplu ibadetten ve dualardan sonra Ayetullah Hamaney avluda rahat bir şekilde otururken, kendini komutanlarla “sıcak ve büyüleyici bir sohbete dalmış” halde buldu.

İşte o zaman “yüce Allah’ın sözleri dilimden aktı” dedi. İran gibi dindar bir ülkede bile bu itiraf olağan dışıydı. Hiç kimse bu iddiaya açıkça karşı çıkmaya cesaret edemedi.

Ancak…

Bu olay İran Cumhuriyeti’nin zirvesindeki Ruhani ve siyasi lider olarak 30 yıldan fazla bir süre sonunda hala onun “olağanüstü dini otoritesinin” altını çizmeye devam etti.

“Kayıtsız, şartsız destekçilerine göre onu diğerlerinden ayıran şey Allah ile olan kalıcı bağlantısıdır.”

STATÜKO BOZULMAZ

Reisi’ye dönelim… Teokratik bir devlet adamıydı. Karizmatik değildi. Ama Ali Hamaney’in iki Halef adayından biri olarak görünüyordu. Şimdi bir aday kaldı. Ayetullah Hamaney’in oğlu Mücteba.

Dünkü New York Times’da bu doğrultuda şu satırlar yer aldı:

“Babasının ofisini yöneten ve nüfuzlu bir din adamı olan oğlu Mücteba’ya, İbrahim Reisi’nin ölümünden sonra Hamaney’in yerine geçmenin yolu açıldı.”

Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi yaşamını yitirmeseydi ve “88 kişilik Uzmanlar Meclisi tarafından” Ali Hamaney’in yerine getirilseydi İran’da hiçbir şey değişmezdi.

Her şeyden önce o rejimin içinden biriydi, sistem içinde bir ideologdu.

Rejimin politikalarını uyguluyordu.

Ali Hamaney’in oğlu Mücteba da öyle.

İran’ın rejim yapısı içinde babasının çizgisinde yürüyecek bir Halef adayı.

Zaten İran’ı yöneten piramidin üst kademeleri için önemli olan bu yapıdan tek taşın bile oynamamasıdır.

Devrim Muhafızları da bu katı muhafazakar rejimin ve piramidi oluşturan isimlerin dayandığı ülkenin tartışmasız en büyük gücüdür.

20 YAŞINDA SAVCI

İbrahim Reisi 15 yaşındayken ünlü Kum İlahiyat Okulu’nda eğitim almaya başladı. Müslüman alimlerin derslerine devam etti. Genç yaşında küçük şehirlerde savcılığa atandı. 20’li yaşların başında ise Başkent Tahran’a savcı yardımcısı oldu.

1983 yılında Meşhed’in Cuma namazı imamı Ahmed Alamolhoda’nın kızı Cemile Alamolhoda ile evlendi. İki kızları oldu.

Ayetullah Ruhullah Humeyni’nin ölümünden sonra Tahran savcılığına terfi etti.

Kariyer çizgisi yükselirken 2016’da büyük dini vakıf Astan Kudüs Razavi’nin Başkanı oldu. Ve bu onun statüsünü pekiştirdi.

5 BİN YARGISIZ İNFAZ

Reisi, İran-Irak savaşının sonunda 1988 yılında 5 bin siyasi muhalifin yargısız infazını emreden 4 kişilik heyetin üyesiydi.

Bu olay onun geçmişinde, İranlı reformistler için bir gölgedir.

Ama…

Mensubu olduğu katı muhafazakar rejim ve taban için ise bir bakıma güven belgesi.

2019 yılında Reisi tüm İran yargısının başına geçmişti.

Bu görevdeyken ülke çapındaki gösterilerde en az 500 kişi hayatını kaybetmişti.

Gazeteciler, avukatlar, çifte vatandaşlar tutuklanmıştı.

2021’de sandıktan çıkışını garantilemek için en ciddi rakiplerinin diskalifiye edildiği bir seçimle başkan oldu.

Ama…

Seçime katılım sadece yüzde 48,8 de kalmıştı.

Seçmen tepki koymuştu.

Seçildikten sonra Çin’le 25 yıllık bir petrol satış anlaşması yaptı.

Çin’in, İran’da yatırım yapması karşılığı ucuz petrol almasını öngören bir anlaşma.

Çok kez Rusya’ya uçtu. Ukrayna’ya karşı kullanması için Putin’e İran dronları verdi.

Nükleer çalışmalarda gaza bastı.

Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’de “direniş eksenini” oluşturan “vekil güçlere” omuz verdi. Ekonomik durum ise hiç de İran halkının içine sindirebileceği gibi değil.

………………….

Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’ye rahmet, İran devletine ve milletine başsağlığı diliyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir