Bambaşka Kediler: Selçuk Demirel’den yeni kitap ve imza günü

T24 Kültür Sanat

Türkiye’nin dünyada da tanınan sanatçılarından olan ve düzenli desen çalışmalarını halen Le Monde, Le Monde diplomatique ve T24’te sürdüren Selçuk Demirel’in yeni albüm-kitabı, ‘Bambaşka Kediler

Selçuk Demirel, 248 sayfalık yeni kitabındaki yaklaşık 250 kedi desenini, dünya ve Türkiye edebiyatından kedi dostu isimlerin sözleri eşliğinde paylaşıyor.

Yapı Kredi yayınları, “Yeni yılda Selçuk Demirel’den yeni bir kitap, hem de bol kedili: Bambaşka Kediler” başlığıyla yayımladığı tanıtım bülteninde, şu bilgileri veriyor:

Selçuk Demirel’in son yirmi yılda çizdiği yaklaşık 250 kedi resminden oluşan bu kitaba Bilge Karasu, T.S. Eliot, John Berger, Baudelaire, Turgut Uyar, Charles Bukowski, İlhan Berk, Orhan Duru gibi kedi dostu/delisi yazar ve şairler de eşlik ediyor. Selçuk Demirel’in “bambaşka kedileri” kitaptan kucağınıza fırlayıp size sırnaşacakmış hissi uyandırıyor.

Kitabın girişinde, Turhan Günay’ın, Kedici dergisinin Ocak 2013 sayısında yayımlanan  “Selçuk Demirel: Kedilerin Dokuzuncu Canı” başlıklı yazısı da yer alıyor. Günay’ın yazısından bir bölüm şöyle:

Kediler aklımızdan geçmezler sadece, kalbimizden de geçerler. Selçuk’unkiler akıldan süzülüp kalpte bekletildikten sonra bize görünür olurlar. Onların çevikliğini zekâsına aktarmış bir çizerle karşı karşıyayız… Kediler bu dünyada yalnız yaşadıklarına inanırlar. Böylece gördükleri her şeye şaşarlar. Kedi görüldüğünü gördüğü anda çok şaşırır. Sanki görünmez olduğunu sanır. Yazarların insanları tanımlamak için kullandığı sıfatları, Selçuk kedilerin yüzünde verir. Çizdiği bazı kediler boyanmayı bekler, bazıları zayıflamayı, bazıları da şeffaf kalmayı…


Çizgi: Selçuk Demirel

Selçuk Demirel’in sunuş yazısı: Kediler Bambaşka

Selçuk Demirel’in, albüm-kitabı için yazdığı ve tarihten bugüne kedilerin insanlarla, toplumlarla, kültürlerle ve doğayla ilişkilerini ele aldığı “Kediler Bambaşka” başlıklı sunuş yazısı şöyle:

“Kedi; neşeli, kızgın, kararlı, obur, kurnaz, ilgisiz, üzüntülü, inanılmaz duyarlı, dengeli, keyifli, gizemli, tembel, uykucu, cesur, okşanmayı, iltifatı seven, bağsız, bağımsız ve seksi… Neredeyse insanın bütün ruh hallerini bir kedide gözlemek mümkün. Bildiğiniz gibi kedi soyunu sürdürmek için bir yıl içerisinde birçok sefer aşk yaşamaya ihtiyacı olan bir canlı. Gece ay ışığında, çatılarda aşk için eş araması, bitmez tükenmez miyavlamaları bence ünlü âşıkların serenatlarına eş değerdir. Bu durum kediyi bir cins seks sembolü ya da seks çağrışımlı bir sembole dönüştürmüştür. Japon estamplarında geyşalar hep bir kedi ile birlikte gösterilmiştir. Félicien Rops’un resimlerinde kara kedi, “hafif kadın” imajını çağrıştırmaktadır. Kediler 18. yüzyıldan itibaren yeniden yazarların, sanatçıların gözdesi olmuştur. Edebiyattan şiire ve resme, kedi, hep sanatçıların yaratıcı dünyalarında, insanın yanında onlarla arkadaş olmayı başarmıştır. Goya, Manet, Monet, Gauguin ve Renoir’da hep kedilere rastlarız. Steinberg’in düşünen filozof kedileri, Balthus’un kedileri, Giacometti’nin ince uzun, kırılgan kedisi ise bir başyapıttır. Burjuvazinin bütün ahlaki değerleri ile dalga geçen Robert Crumb’ın “Fritz The Cat”ini, Steinlen’in “Tourneé de Chat noir” ve diğer bütün kedili afişlerini de eklemeliyim.

Kedilerin ana vatanı Türkiye’ye gelince, aklıma ilk Cihat Burak’ın resimleri geliyor. Cihat Burak’ın resimlerinde resmin konusu ne olursa olsun kedi hep baş köşededir. Burak için neredeyse kedisiz resim, bitmemiş bir resim gibidir. Orada burada uyuklayan Orhan Peker’in kedilerini okşamak gelir içimizden. Az bilinmesine rağmen, Feridun Oral’ın kedileri de muhteşemdir. Latif Demirci, Behiç Ak, Tan Oral, Piyale Madra başta olmak üzere bütün Türk çizerlerinin ilgi alanını oluşturmuştur kedi.

Resim tarihine baktığımızda, resimde köpeğin varlığı kedininkinden çok farklı. Kedi daha az ilginç. Kedi yalnızlığı seven, ömrünün üçte ikisini uyuyarak geçiren, insanın hayatında istediği zaman istediği gibi katılan bir hayvan. Köpek ise tam tersi bir kişilik; köpek kahraman, avda, savaşta, sürülerin korunmasında ve saldırıda hep insanın yanında. Kedi ve köpek farkını en iyi “Kedileri köpeklere yeğliyorsam, polis kedileri yok da ondan…” diyen Cocteau ile özetleyebiliriz. Bu yüzden resimde kedi daha ziyade sembolik ve dekoratif unsur olarak kalmıştır. En azından bu durum Macar asıllı Fottfried Mind’a kadar böyledir. Kediler, Mind’ın tablolarında resmin ana konusunu oluşturur, idolleşir.

19. yüzyılda Mısır’da yapılan kazılarda, kral mezarlarında 300.000 civarında kedi mumyası bulunmuş. Eski Mısır’da tanrılar katına çıkarılan kediler, Ortaçağ’da kilise tarafından bütün melanet ve kötülüğün sembolü haline geliyor. Toplumun kötülüklerden arındırılması için kedi ideal bir günah keçisine dönüşüyor. 18. yüzyıla kadar, binlerce kedi canlı canlı yakılarak yok ediliyor. İngiltere’de papalık sembolünü taşıyan VI. Charles, toplumu kötülüklerden arındırmak için canlı kedilerle sarmalanmış bir mankeni yaktırıyor.

Kedilere karşı duyulan bu düşmanlık ve zalimlik sadece kiliseden gelmiyordu. Fuarlarda, eğlence parklarında içinde canlı kediler olan torbalar ağaçlara asıp ok atma yarışmaları düzenliyorlardı. Bizde de buna benzer izlere rastlamak mümkün mü, bilemiyorum. Ama “kara kedi”nin tam bir uğursuzluk sembolü olduğu kesin. Kara kedinin bu uğursuzluğu, yine eski Mısır’dan geliyor. 15. yüzyılda Sistina Şapeli’ndeki kedi ile köpeğin kavgasını gösteren tablo iyilik ile kötülüğün kavgasını simgeliyordu. Bosch ve Brugel’in tablolarında kedi hiç kuşkusuz kötülüğün ta kendisiydi. 17. yüzyılda La Nain, Collot, Jordaens ya da Velázquez tablolarında kediyi köylü evlerinde, günlük hayatın içinde resmederek bir çeşit yeniden topluma kabulünün haberini veriyordu. Bir yüzyıl sonra Chardin, Watteau, Tiepolo ve Fragonard’in tablolarnda “mutlu kediler” sahiplerinin ya kucaklarında ya da kollarında resmedilirken, 19. yüzyılda ise Charles Perrault’un yazdığı “çizmeli kedi” Gustave Doré ile Grandville’in resimleriyle ölümsüzleşivordu.

30-40 kedi ile yaşayan biri görüntüsü verdiğimi biliyorum. Bütün  çocukluğum kedilerle birlikte geçti. Kediler her yerdeydi: Sokakta, çatılarda, duvar üstlerinde, otomobillerin altında, evlerin en rahat ve güneş alan koltuklarında uyuklayan kediler. Herhangi birinin başını okşamak istediğinizde, eğilip sağ elinizi biraz ileri uzatıp “pisi pisi” demek yetiyordu. Türkiye dışında “pisi pisi” başka ülkelerde bir işe yaramıyor. 1991-1998 arasında Kalamiti isimli bir kedi ile birlikte yaşadım. Üçüncü kez çatıdan düşüp öldüğünden beri başka bir kedi istemedim. Buna karşın bazı okul tatillerini bizimle geçiren Paloma ve yazları gittiğimde Urla’da birlikte olduğum kardeşimin kedileri Zeytin ve Lokum’la birlikte olmaktan büyük bir keyif aldığımı söyleyebilirim.

Çok yaşasın kediler…”


Hüseyin Rahmi Gürpınar: Gözleri sürmeli, alnı elifli, sırtı beş pençe koyu tekir, fıstık gibi dolgun, fakat ufak tefek pek sevimli bir kedi.

Selçuk Demirel kimdir?

Selçuk Demirel 1954 yılında Artvin’de doğdu. İlk çizgilerini 1973 yılında haftalık 7 Gün dergisinde yayımladı.

1978 yılında Ankara’daki mimarlık öğrenimini yarıda bırakarak Paris’e gitti. 1979 yılında Paris École Nationale Supérieure de Beaux-Artsin sınavlarını kazandı.

Düzenli bir öğrenci olamadı. 1980-1981 yılında çocuklar için yazıp resimlediği Mumuk dizisi ve yine aynı yıl Le Monde gazetesinde desenleri yayımlandı. Çizimleri, başta Türkiye olmak üzere, Fransa’da ve birçok Avrupa ülkesinde ve Amerika’da önemli gazete, dergi ve kitaplarda yer aldı.

Çalışmalarını düzenli olarak Le Monde, Le Monde diplomatique ve T24’te sürdüren Selçuk Demirel’in açtığı kişisel sergilerin yanı sıra desen albümleri, çocuklar için yazıp resimlediği ve değişik yazarlarla birlikte gerçekleştirdiği 50’den fazla kitabı bulunuyor. Eserleri önemli özel koleksiyonlarda yer alan sanatçının 2022 yılında 23 çalışması Musée National L’Histoire de l’Immigration tarafından müzenin koleksiyonuna alındı.

Metis (2013), Defile (2013), Başka Bir Yerde (2013), Portakal Mavisi Bir Dünya (2016), Duman (John Berger ile, 2016), Sen Surat Okumayı Bilir misin? (2017), Elma (2017), Noir (2017), Saat Kaç? (John Berger ile 2018), PSİ / Bilinçaltından Gerçeküstüne (2019), Kıyıda Tek Başına (2019), Bir Ağacın Altında (2021), Birdenbire İstanbul (2022) ve  Ağaçname – Sen Ne Güzel Bir Ağaçsın (2023) Selçuk Demirel’in son çıkan kitaplarıdır.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir